top of page

TÜKETİCİ HAKLARI: BANKALARCA UYGULANAN “GECİKMELİ OTOMATİK TAKSİT TAHSİLATLARI” SORUNU

Av. Nermin Şeyda Ürün / Yol Hukuk Bürosu Kurucu Ortak Avukat



Modern tüketici dünyası, dijital ödeme yöntemlerinin ve otomatik ödeme talimatlarının yaygınlaşmasıyla çok daha karmaşık hale gelmiştir. Bu yöntemler, ödeme süreçlerini kolaylaştırırken, birtakım durumlarda tüketicilerin hak kaybı yaşamasına neden olabilecek sorunları da beraberinde getirebilmektedir. Özellikle, “gecikmeli otomatik taksit tahsilatları” bu sorunların başında gelmektedir. Bu yazıda, bu konuyu genel tüketici hakları çerçevesinde ele alıp, hem yasaların hem de tüketicilerin çözüm yollarına dair bilgiler sunacağız.


Gecikmeli Otomatik Taksit Tahsilatları
Gecikmeli Otomatik Taksit Tahsilatı

Gecikmeli Otomatik Taksit Tahsilatları Nedir?


Tüketicilerin bankacılık işlemleri sırasında karşılaştığı en büyük sorun, özellikle kredi işlemleri sırasında okunmadan imzalanan ve “gecikmeli otomatik taksit tahsilatları” hakkında muvafakat metni içeren kredi sözleşmeleridir. Bu imza ile kredi taksitlerinde gecikme yaşanması halinde tüketicinin maaş hesabından, ilgili kredi ödemesine ilişkin gecikmeli otomatik taksit tahsilat işlemleri yapılmaktadır. Kredi tutarının yüksek olduğu işlemlerde, maaş hesabınızın tümünün kredi tahsilatına aktarıldığını dahi görebilmeniz mümkündür. Bankalar bu sayede, hiçbir kredi kat işlemi ve icra takibi yapmaksınız müşterinin maaş hesabından kesintiler yapabilmektedir.

 

Tüketici Hakları Açısından Değerlendirme


Türkiye’de tüketici hakları 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile güvence altına alınmıştır. Gecikmeli tahsilatların bu yasa çerçevesinde şu şekilde ele alınması gerekmektedir:

1-Hizmet Sözleşmesi Şartları: Otomatik ödeme talimatları veren tüketiciler, hizmet aldıkları işletmeyle yaptıkları sözleşmeyi dikkatlice incelemelidir. Bu sözleşmelerde tahsilat tarihleri ve gecikme durumlarında uygulanacak prosedürler belirtilmelidir.

2-Haksız Şartlar: Tüketici sözleşmelerinde, tüketici aleyhine dengesiz şartlar getirilmesi haksız şart olarak kabul edilir. 6502 sayılı Kanun’a göre, haksız şartlar tüketiciyi bağlamaz. Tüketiciler, bu durumlarda hukuki yollara başvurarak söz konusu şartların iptalini talep edebilmelidir.


Yargı Kararları Açısından Değerlendirme:


Geçmiş yıllara ilişkin Yargıtay içtihatlarına göz atacak olursak:

YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ ESAS NO: 2016/19237 KARAR NO: 2018/3946 KARAR TARİHİ: 10-09-2018.

“Davacı vekili, davacının hamili olduğu kredi kartı borcu nedeniyle davalı tarafından icra takibi başlatılmadan maaş hesabına bloke konularak haksız kesintiler yapıldığını ileri sürerek, şimdilik 2000 TL’nin her biri için tahsilat tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine hesaptan kesinti yapılmamasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında talebini 3.414,61 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili, davacı ile akdedilen sözleşme hükümlerine göre davalının rehin hakkı ve borçlunun rızası olmaksızın alacağını takas ve mahsup yolu ile tahsil etme hakkı olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı tarafından sunulan sözleşmede yer alan hapis, takas ve rehin hakkına ilişkin maddenin tüketici ile ayrıca müzakere edildiği ispat edilemediğinden haksız şart niteliğinde olduğu, davalının bu maddeye dayanarak davacının maaşından talimatı olmaksızın kesinti yapamayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile 3.414,61 TL’nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının maaş hesabından dava konusu kredi kartı borcu nedeniyle otomatik kesinti yapılmamasına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.”


Ancak davalı banka vekilinin temyiz itirazı reddedilmiş ve hükmün onanmasına karar verilmiştir. Hukuki görüşümüze göre ilgili içtihat son derece hukuka uygundur.

Yine başka bir kararında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu:

 

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU ESAS NO: 2019/565 KARAR NO: 2022/108 KARAR TARİHİ: 10-02-2022.

“Taraflar arasındaki “blokenin kaldırılması ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Samsun 1. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Davacı vekili; müvekkilinin davalı nezdinde maaş hesabının bulunduğunu, davalı bankanın müvekkilinin borçlarına istinaden 2013 yılı Haziran ayından itibaren kesinti yaptığını, davalı bankanın alacakları için icra takibi yaparak müvekkilinin maaşına haciz koydurması gerektiğini, icra takibi haricinde maaştan kesinti yapılmasının ve maaş hesabına bloke konulmasının yasal dayanağının bulunmadığını ileri sürerek blokenin kaldırılmasına ve yapılan kesintilerin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.”


  • Hukuk Genel Kurulu kararında detaylı olarak İİK hükümleri ve Anayasal Haklar çerçevesinde uyuşmazlık konusu son derece detaylı bir biçimde irdelenmiştir.


“Neticeten yukarıda anılan sözleşmelerin imzalanması sırasında davalı bankaya, anılan sözleşmelerden doğan mevcut ve müstakbel borçların teminatı olarak davacının banka nezdindeki maaş hesaplarından bloke, rehin, hapis, virman ve mahsup işlemleri suretiyle alacağını tahsil yetkisini veren sözleşme hükümleri, İİK’nın 83/a maddesi gereğince geçerli değildir. Bu sebeple mahkemece, davalı banka tarafından davacının maaş hesaplarına bloke konulmasının hukukî dayanağı bulunmadığı gibi geçersiz sözleşme hükümlerine dayalı ve İİK’nın 83. maddesine aykırı bir şekilde tahsil edilen meblağın davacıya iadesi gerektiği nazara alınarak yapılacak değerlendirme sonucu hâsıl olan sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin esas alınması gerektiği, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.”


ÖZETLEYECEK OLURSAK:


Dava Konusu: Maaş hesabı üzerine konulan blokenin kaldırılması ve bu yolla tahsil edilen paranın iadesi talep edilmiştir.

Davacı İddiası: Bankanın, maaş hesabından kesinti yapması ve bloke koymasının yasal dayanağının olmadığı, kesintilerin iadesi gerektiği belirtilmiştir.

Davalı Savunması: Sözleşmelerle bankaya rehin, hapis ve takas hakkı verildiği ve işlemlerin hukuka uygun olduğu savunulmuştur.

Yerel Mahkeme Kararı: Davanın reddine karar verilmiştir. Bankanın sözleşmeler çerçevesinde haklarının bulunduğu, bu nedenle kesintilerin hukuka uygun olduğu değerlendirilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Kararı: Mahkeme kararını bozmuştur. İcra İflas Kanunu'nun 83. maddesine göre maaşın sadece dörtte birinin haczedilebileceği, tamamına bloke konulmasının yasal dayanağının olmadığı belirtilmiştir.

Direnme Kararı: Yerel mahkeme önceki kararında direnmiş ve bankanın işlemlerinin hukuka uygun olduğunu savunmaya devam etmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı: İcra İflas Kanunu’nun 83/a maddesi gereğince maaş hesaplarına bloke koymaya yönelik sözleşme hükümlerinin geçerli olmadığına karar verilmiştir. Bu nedenle, mahkeme kararının bozulması gerektiği belirtilmiştir.

Tüm bu hukuki gelişmelerin akabinde, içtihatlar son derece hukukun özüne ve adalet ilkelerine uygun olsa da Yargıtay yakın tarihli kararında görüşünü tamamen değiştirmiş ve bu durum uygulamada ciddi mağduriyetlere yol açmaktadır. İlgili kararında Yargıtay:

 

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ ESAS NO: 2023/3622 KARAR NO: 2024/1648 KARAR TARİHİ: 13-05-2024

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle maaş hesabına bloke konulmasına ilişkin davacının davalı banka ile kredi sözleşmesi imzaladığı, sözleşmenin bankanın rehin, takas, mahsup ve hapis hakkını düzenleyen 11 inci maddesinin bulunduğu sayfa imzalanmasa da metin içerik, anlam ve devam eden maddeler ile başlıkları bakımından mantıksal sıralama ile bir bütünlük arz ettiği ve sözleşmenin son sayfası davacı tarafından imzalandığı için başkaca herhangi bir olur ve/veya talimat aranmaksızın borcun düzenli olarak tahsil edilmesine muvafakat ettiği, tarafların sözleşme hükümleri ile bağlı olmasının zorunlu olduğu ve bu düzenlemenin haksız şart kabul edilemeyeceğinin anlaşılmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.”

 

Sonuç:


Kanaatimizce, ilgili karar hukuki gerekçelendirme noktasında da ciddi eksikler barındırmaktadır. Sözleşme var ise başkaca bir şart aranmaz görüşü, tüketici haklarının korunmasına yönelik kanunların özüne aykırıdır. Ayrıca vatandaşların haklarının Anayasa çerçevesinde korunan temel haklarına da aykırılık teşkil etmektedir. İcrai işlemler tesis edilerek maaşın ¼’ünü haczedebilmeye olanak sağlayan kanunların muhtelifinde, bir sözleşme ile hiçbir yasal işlem tesis etmeye gerek kalmaksızın vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşıladığı maaşlarına el konulmasının hukuken kabul edilebilirliği bulunmadığı gibi mevcut ekonomik koşullarda çok ciddi mağduriyetlere yol açmaktadır.


En nihayetinde, Yargıtay kararlarının bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Karar mercilerinin hukuki gerekçelendirmeyi esas alması halinde mevut içtihadın yerleşik içtihat olarak kabulünün önüne geçilebilecektir.

 

Av. Nermin Şeyda Ürün / Tüketici Hukuku Avukatı


49 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page